mesaj




İLETİŞİM KAVRAMI
VE
İLETİŞİM MODELLERİ


İnsanların çoğu duvar,
çok azı da aralarında köprü kurarlar.
Dominique PIRE

İletişim Kavramının Tanımı

İnsanoğlu doğduğu andan itibaren aktif olarak ve doğum öncesinde, embriyonun Latince “genç” anlamına gelen “fetus” özelliğini kazandığı 10. haftadan itibaren anne karnında çevresi ile iletişim içerisindedir. İlerleyen zaman içerisinde iletişimin şekli, yoğunluğu ve etkisi giderek artmaktadır. Yaşamın her safhasında iletişim sayesinde kazandığı bilgi ve birikimlerle yeni ilişkilerin kapısını aralamaktadır. Kimi zaman açarak, kimi zaman kapıları kapatarak yeni ilişkilerin arayışını sürdürmektedir.

Her dönemin beraberinde getirdiği zorluk ve güzellikler, kurulacak yeni ilişkilerin yönünü ve devamını sağlamaktadır.

Gerek iş hayatında, gerek sosyal ortamlarda ya da aile ilişkilerinde etkili ve/veya başarılı olarak nitelendirilen kişilerin yaşamlarına dikkat edildiğinde, bu insanların iletişim konusunda sergiledikleri yetenekleri dikkat çekmektedir. Sosyal bir yapı içerisinde varlıklarını sürdüren insanların anlaşmalarını sağlayan her ortamda ve ilişki düzeyinde sağlıklı bir iletişime ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ortamlarda etkili ve başarılı bir düzey yakalayabilmek için, iletişim tarzında değişiklikler yapmak ve iletişim becerilerini geliştirmek gerekecektir.

İnsanlarla anlaşmak, bireyin kendisini ifade edip, karşısındaki(leri)nin anlamasını sağlamak, önemsediğini ve önemsenmek istediğini göstermek, etkili iletişim becerisi ile sağlanır. Etkili iletişim becerisi kendiliğinden varolan bir yetenek değildir, öğrenilebilir ve geliştirilebilir.

Toplum içindeki bireylerin birbirleri ile sağlıklı ilişkiler kurması, o toplumu meydana getiren bireylerin iyi ilişki kurma konusundaki ilkeleri, iletişimi engelleyen ve kolaylaştıran unsurları bilmelerine ve yaşamlarında uygun zaman ve yerde kullanmalarına bağlıdır.

İletişim Nedir?
Yaşam bir iletişimdir.

İletişim, son yılların en popüler kavramı haline geldi. O kadar ki son yılları ifade eden uzun bir dönem adeta bu kavramla tanımlanır oldu; “İletişim Çağı”. Giderek iletişimin bu gücünün çağa damgasını vuracak genişliğe yönelmiş olması ise ayrı bir gerçektir. O halde iletişim nedir? İletişimi bu güce ve işleve kavuşturan etken ya da etkenler nelerdir? Gerçekte iletişimin özünde böyle bir güç yok da acaba insanlar mı böyle bir gücü içlerindeki özlemin bir yansıması olarak oluşturmaktadırlar? Bu sorulara cevap vermeden önce iletişimin tanım ve anlamı üzerinde durmak gerekir.

İletişimin Latince karşılığı “communico” kelimesidir ve “paylaşma, ortaklaşma” anlamına gelmektedir. Yapılan değişik tanımlar esas alındığında iletişim kavramı;
  • bilgi, düşünce, duygu, deneyim ve birikimleri biçimlendirmek,
  • diğerleri tarafından anlaşılabilir kılmak veya
  • bu duruma getirerek mümkün olan her türlü yolla paylaşmak ve
  • sonuçta karşılıklı etki sağlayabilme süreci, olarak tanımlanmaktadır.

En basit anlamı ile iletişim, kişilerarası duygu ve düşünce alışverişine dayanan kültürel bir süreçtir. Bizler, birbirimizle konuşarak, telefon ederek, mektuplar yazarak, mesajlar göndererek, jest ve mimiklerle her zaman iletişim kurma çabası içindeyiz.

Nitelikleri ne olursa olsun, iki sistem arasındaki bilgi alışverişi “iletişim” olarak kabul edilmelidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, iletişimde taraflar bulunmaktadır. Taraflar daima iki farklı sistem olarak iletişimin önemli uçlarıdır. Bu uçlardan taraflara sürekli bir bilgi alış-verişi gerçekleşir.

Alışveriş” kavramı bilgi akışının iki yönlü olduğu anlamındadır. Sibernetikte bilimi açısından bu durum daha net açıklanmaktadır. Bir bilgi kaynağından tek yönlü bilgi iletilmesine “enformasyon”, karşılıklı bilgi alışverişine ise “komünikasyon ya da iletişim denilmektedir.

İletişim, insanın varoluşundan bu yana yaşamı anlamlı kılan, vazgeçilmez bir olgudur. Bir anlamda insanoğlunun toplumsal bir varlık oluşunun doğal bir sonucudur. Bu açıdan toplumsal örgütlenmenin ilk şartlarından biri de iletişimdir. İletişim olmaksızın toplum haline gelebilmek mümkün değildir. İnsanın nefes almaya olduğu gibi, iletişime de aynı oranda ihtiyacı vardır. İletişimsizliğin sonuçları, nefes alma konusunda yaşanan olumsuzlukların sonucu kadar etkili olabilir.

İletişim yalnızca iki birey arasında bir düşünce, bilgi ya da davranışın aktarılması biçiminde açıklanmaya elverişli olmayan, karmaşık bir kültürel süreçtir. Birlikte yaşama alışkanlığı ile beraber değerlendirilen toplumsallaşma, kişinin çevresindekilerle iletişim kurma gereksinimini de doğal bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu gereksinim, diğer temel ihtiyaçlarımız kadar büyük önem taşımaktadır. Ancak iletişim, günlük yaşantımızda varlığını her an hissettiğimiz ve fakat değerini yokluğunda daha çok önemsediğimiz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

İnsan iletişiminin temel özelliği, yarattığı dilin kendi duygu ve düşüncelerini, deneyimlerini biçimlendirmesi ve ona dolaylı yaşantılar kazandırmasıdır. Kısaca iletişim, insan yaşamının ve toplumsal/kültürel düzenin olmazsa olmaz bir koşuludur.

İletişim ve Ortak Yaşam Kültürünün Gelişimi

Maslow’un öncülüğünü yaptığı Hümanistik Ruhbilim Öğretisi’ne göre, insanın doğumla başlayan ve ömür boyu süren temel gereksinimleri vardır. Doğal gereksinimlerin yanı sıra güven, sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme temel gereksinimleri, hem kişinin yaşamını şekillendirir hem de ayrı ayrı doyum ararlar. Doyumsuzluk bütünleşmeyi olumsuz etkiler. Olumsuzluğun doğal sonucu olarak, ilişkilerde yaşanan istikrarsızlıklar bireyin mutsuzluğuna neden olur.

Maslow’la başlayan akımın temel bakış açısına göre; insan yaşanılan an içinde ele alınmalıdır. İnsanın dünyadaki varlığı süreli olup, her insan kendine özgü nitelikleriyle yaşar. Duygu, algı, etkilenme, anlayış, davranış biçimlerinde kişisel farklar nedeniyle insanları bir bütün olarak değerlendirmek hatalı olur. Yaşamı değerlendirmek insanın kendisine düşen bir görevdir. Bu doğrultuda kişi tercihler yapabilmeli, beklenti ve amaçlarını belirleyebilmelidir. Bunlar ancak insanın özgürlük ve sorumluluk bilinciyle gerçekleşir.

İnsana iç gözlem, duygu sezgisi (empati) ile yaklaşmak gerekir. İnsanın hem kendi kişiliğini, hem başkalarını tanıyıp anlaması ancak bu yolla kolaylaşabilir. Empati yoluyla belirli bir ortam içinde kendini karşınsındaki insanın yerine koyan kişi, karşısındakinin bulunduğu koşullar içinde takındığı tutumu, yaptığı davranışı daha iyi anlayıp değerlendirebilir. İlişkilerini daha iyi düzenler. Kişiliği olumlu biçimde gelişir ve olgunlaşır.

Toplum içindeki bireylerin birbirleri ile sağlıklı ilişkiler kurması, bireylerin iyi ilişki kurma konusundaki birikimlerini, yaşamlarında uygun zaman ve yerde kullanmalarına bağlıdır. Kurulan her ilişki bireyin kendini yenilemesine yardımcı olur. Toplumsal sorunların demokratik çözümü için karşılıklı, iki yönlü iletişim gerekir. Böyle bir iletişim gerçekleşmediği sürece, sorunların çözümüne ulaşılamaz.

Diğer insanlarla hiç ilişkisi olmayan bir insan düşünülemez. Daniel Defoe’nin roman kahramanı Robinson Cruse ıssız bir adada kalmasına rağmen bir müddet sonra bir yerli ile arkadaşlık yapmaya başlamıştır.

İletişim, kişi veya gruplar arasında karşılıklı etkileşim sağlanmasıdır. Bu süreç, aynı zamanda bir diyalogu ve paylaşımı ifade ettiğinden, bireysel ve kitlesel açılardan da değerlendirmek mümkündür. Özellikle son dönemde yaşanan çarpıcı teknolojik gelişmeler, kitle iletişimi anlayışını ön plana çıkarmıştır.

Bugün insanlar başkalarıyla sürekli iletişim halinde olmanın dışında dinleyici, okuyucu ve izleyici olarak da iletişim ağının kapsamındadır. Değişik kaynaklardan gelen milyonlarca iletişimi paylaşma, başka bir ifadeyle kitle iletişimi söz konusudur. Bu çerçevede insanlık tarihiyle başlayan iletişim konuşma, yazma, basım ve elektronik kitle iletişimi ile uydular aracılıyla yeni hizmetler sunmaya başlamıştır. Örneğin: yapılan araştırmalar evlerin çoğunda televizyonun haftada yaklaşık otuz beş ile kırk beş saat arasında açık olduğunu gösteriyor. Bu süre çoğu insanın işte geçirdiği zamana eşit ve çocukların okulda geçirdikleri süreden daha uzundur. Bunlara, bilgisayar başında geçen zaman da eklendiğinde, etkili iletişim için gerekli olan sürenin azlığı ortaya çıkmaktadır. Buna bir de geri kalan zamanın verimsiz kullanımı eklendiğinde iletişim çatışmaları ve kopuklukları kaçınılmaz olacaktır.

Bilinçli bir kullanım ile iletişim teknolojilerinden azami seviyede faydalanılabilir. Halk arasında bilinen bir söz vardır, “Zehiri miktar doğurur.1 Faydalı olduğunu bildiğimiz bir çok modern iletişim imkanı aşırılıklar ya da bilinçsiz kullanım nedeniyle olumsuz sonuçlara neden olmaktadır.
(Çok basit bir örnekle açıklamak gerekirse; bir insan 20-25 litre pırıl pırıl kaynak suyu bile içse çatlar.)
Toplu yaşama özelliği insanları, birbirleriyle anlaşma zorunluluğuna sürüklemiştir. İnsanoğlu önce jest ve mimiklerle, lisanı hal denen hareketler ve yüz ifadeleriyle anlaşmaya başladı, sonra bu sürece, seslerle belirtilen sözler karıştı. Geçen uzun sürenin ardından resimler yapılmaya başlandı ve nihayetinde yazı denilen görkemli buluşa ulaşıldı.

İletişimde etkileşim geri bildirimin kalitesi ve sürekliliğine bağlıdır. Sürekli iletişim halinde olduğumuz bir dünyada, sadece verileni almak tercih edilen bir toplumsal iletişim yöntemi değildir. Böylesine davranış biçimleri konusunda diğer canlıların yaşam koşullarına ilişkin bir çok farklı örnek bulunmaktadır.

İnsan ilişkileri açısından değerlendirdiğinde, her verilenin ve davranış biçiminin doğru olduğunu düşünerek yaşananları sorgulamaksızın kabullenmek, iletişim açısından sağlıksız sonuçlar doğuracaktır. Büyük halk ozanı Pir Sultan Abdal’ın yıllar önce dizelerinde belirttiği2 gibi bir durum yaşanabilecektir.

Uyur İdik Uyardılar, Diriye Saydılar Bizi.
Koyun Olduk Ses Anladık, Sürüye Saydılar Bizi.

Belirtilen tüm bu özellikler ışığında iletişim geniş bir açıdan değerlendirildiğinde, reklam ve propagandadan farklı olarak halkla ilişkiler faaliyeti dikkat çekmektedir. Son yıllarda özellikle anlam kazanan bu faaliyet, özünde temel iletişim sürecini yansıtmaktadır. Artan iletişim imkanlarına paralel olarak da gelişim göstermektedir. Ana hatlarıyla konuya değinilerek, özellikle kurumsal açıdan önem taşıyan bu sürecin bireysel ilişkilerlerle nasıl etkilenip, yönlendiğini görmek mümkün olacaktır.


Etkili bir iletişim için;

Karşınızdakini etkili dinleyin.

Konunuza hakim olun.

Anlatabildikleriniz karşınızdakinin anladıkları ile sınırlıdır, unutmayın.

Kendinizi açık ve anlaşılabilir bir dil ile ifade edin.
Sizi dinleyenlerin anlayacağı sözcükleri iyi seçin.

Bir düşünceyi paylaştığınızı ve
sorunların çözümünün paylaşımla mümkün olduğunu
unutmayın!

İletişim karşımızdakini anlamayı
Ve onunla paylaşmayı gerektirir.

Düşünmeden konuşmayın.

Ne zaman susmak gerektiğini bilin.

Karşınızdakilerin tepkilerine dikkat edin.

Yüz ifadenizi kontrol edin.

Gerçekçi ve doğal davranın.

Genellemelerden ve ön-yargılardan uzaklaşın.

Alışagelmiş iletişim anlayışını sorgulayın.

Çoğunlukla başarılarımızdan değil, karşılaştığımız sorunlara karşı dinamikler geliştirdiğimiz süreç aracılığıyla iletişim anlayışımızı geliştiririz.


Unutulmamalıdır ki; insan, ilişkilere dair sorunlarla mücadele ederken,
arzuladığı değerleri -ilgi, saygı, hoşgörü- çevresiyle paylaşabildiği oranda etkili bir iletişim ortamı yaratacaktır.



İletişim Sürecinin İşleyişi

Yaşam iletişimle yaşanmaya değerdir.

İnsan yaşamı kişilerarası ilişkiler üzerine kurulmuştur. İnsanlık tarihi boyunca, bireyin yaşamının her alanında ve her anında etkin olan iletişim devamlılık gösteren bir süreçtir. Bu süreç, doğum ile ölüm arasındaki sınırlı yaşam boyunca kurulan iletişim ve etkileşim ile bireyin yaşadığı değişimlerden meydana gelmektedir.

İnsanlararası iletişimde genellikle; iyi bir dostluk ilişkisi kurma, bir konu hakkında bilgi verme, bir işi yaptırma veya bir görüş üzerinde ikna etme amaçları ön plana çıkmaktadır.

İletişimin farklı birçok tanımı incelendiğinde sürekli değişim halinde olan bir sürecin ifade edilmeye çalışıldığı anlaşılacaktır. İletişim bir yanda haberi veren (kaynak) diğer yanda haberi alan ve haberi simgeleyen mesaj olmak üzere üç temel öğeden oluşan bir süreçtir. Bu süreç içerisinde kod, kodlama, kod açma, yorumlama ve geri iletişim yer almaktadır.

Sürdürülen faaliyetler açısından ele alındığında, insanlararası iletişim konuşma, dinleme ve analiz aşamalarından geçer. Bu aşamalar aşağıda ayrıntılı olarak sıralanan süreç içerisinde gerçekleşir.
İletişim dikey (tek yönlü) değil, yatay ilişkilerin yaşandığı karşılıklı etkileşim ve dönüşüme dayalı dinamik bir süreçtir. Bu süreç içerisinde taraflar karşılıklı olarak hem mesajı alan hem de gönderen rolünü üstlenirler. İletişimde verilen herhangi bir mesaj, bu mesajı alan kişi tarafından belli bir biçimde algılanır ve bu algı sonucunda bir geribildirim [feed-back] oluşur. Olumlu ya da olumsuz bir içerik taşıyan geribildirim, mesajı gönderen kişinin, karşısındakinin duygu, düşünce ve davranış düzeylerinde ne gibi etkiler yaptığını görmesi ve ilişkinin istikameti açısından belirleyici bir öneme sahiptir.

Sağlıklı bir iletişim sürecinde, mesajı verenin davranışı, mesajı alanın davranışından bağımsız düşünülemez. Mesajı veren ve alan arasında bir etkileşim söz konusudur.
İletişim her zaman en azından üç öğe gerektirir;
  • Kaynak ya da Gönderici
  • İleti [Mesaj]
  • Alıcı yada Hedef,
iletişim sürecinin tamamlanması,
  • Kanallar,
  • Kodlama-Kod çözme (Encoder- Decoder),
  • Etki (Gürültü; manevi-fiziki),
unsurlarının da katılımını gerektirir, bu işlevlerin sonucunda,
  • Geribildirim [feed-back], gerçekleşir.

Kaynak ya da gönderici durumundaki bir kişinin, kendi birikimleri ve sahip olduğu değer yargıları sonucu oluşturarak kodladığı bir mesajı, bir iletiyi bazen direkt olarak bazen de belirli bir araç ya da kanal aracılığıyla alıcı konumundaki hedef kişi veya kitleye göndermesi, hedef kişi ya da kitlenin gönderilen mesajı –duyarak, okuyarak, izleyerek- anlamlandırıp kendince kodunu çözerek kaynağa geri bildirimde bulunması iletişim süreci olarak tanımlanmaktadır. Bu süreç yer ve zamana bağlı olarak belirli bir ortam içerisindeki koşullarda gerçekleşir.
Genel İletişim Süreci Modeli
  • Gönderici Kaynak
[Source] [Informationsquelle]
  • İleti
[Nachricht ]
  • Kodlama
[Encoder- Decoder]
[die Entschlüsselung-Verschlüsselung]
  • Kanal
  • Alıcı
[Empfänger]
  • Geri Bildirim
[feed-back]
  • Ortam – Gürültü [Noise]

Gönderici Kaynak ve Alıcı

Sahip oldukları bilgi, beceri ve değer yargıları doğrultusunda tutum ve davranışlar sergileyen kişi veya gruplardır.

Kaynağın güvenirliği diğer etkenlere oranla, en fazla tutum3 üzerinde etkili olmaktadır. İnsanlar güvenilir kaynaklardan aldıkları mesajları destekleyici kanıtlara pek de önem vermeyerek, kabullenme eğilimdedirler.

Yukarıda yapılan kaynak tanımının ortaya koyduğu bir gerçek de, kişilerin iletişim (haberleşme) yolu ile sadece bilgilerini değil, fakat düşünce ve tutumlarını da birbirlerine ulaştırmalarıdır. Çünkü herhangi bir katkıda bulunmadan sadece elde edilen bilgilerin başkasına aktarılması insanları araç durumuna sokar ve kişisel yeteneklerini göstermelerine olanak tanımaz. İletişimin kaynağı elde edilen bilgilerden başka, kaynak olan birey tarafından bu bilgilerin değerlendirilmesini ve bunlara yenilerinin de eklenmesini içeren bir kavramdır.

İleti-Mesaj
Bir mesajın hiç alınamaması
onun gönderilmeye değer olmadığı
anlamına gelmez.”

Söz ya da yazı ile verilen, gönderilen ve belli bir anlamı olan haber, bildiridir. Shannon-Weaver iletişim modeli tek başına mesajın çeşitli kodlardan oluştuğunu kabul etmektedir. Ancak bir mesaj alındığında ya da gönderildiğinde, iletişim sürecini oluşturan bütün faktörler dikkate alınarak mesaj anlam kazanacaktır.

Kısa bir ifade ile mesaj, akılda bulunan ve iletişimde kullanılmak istenendir. Zihinsel anlamda akılda tutulan bir bilgi, görüş, düşünce, inanç ya da eğilimin paylaşımını içermektedir. Mesajların iletişiminde güvenilirlik, etkililik ve gerçek, kritik öneme sahiptir. İnsanlar için ne söylendiği değil, kimin, nasıl söylediği daha önemlidir. Semboller içerikten daha önemlidir. Bilim adamlarının da belirttiği gibi, “Mantık ikna eder, ancak duygular motive eder”.

Kodlama (Encoder- Decoder)

Mesajın biçimini belirli kurallara göre düzenlenen işaretler dizisi olan “kod”lar oluşturmaktadır. Kaynağın iletiyi kodlayarak hedef kitleye göndermesi ve alıcının da aldığı mesajı anlamlandırması kodlar sayesinde olur.

İletişimin netleşmesi ve etkinlik kazanması bakımından, gönderilen mesajın karşıdaki tarafından alındığında belirsizliklerin ortadan kalkması için mesajın kodlanması gerekecektir. Kodlama sayesinde, mesajın içerisinde verilmek istenenler anlaşılır bir biçime çevrilecek, diğer kişinin kafasındaki belirsizliği ortadan kaldıracak bir bilgi potansiyeli yaratacaktır.

İletişim aracı mesajın kendisi olarak kabul edilmektedir. Bu görüş; iletişimin, modern toplumların geleceğini ve insanların özel hayatlarını etkilemesi açısından; iletişim tekniklerinin gücü ile kişisel tepki kapasitesi arasındaki dengeye bağlı olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

İletişim sürecine ilişkin değerlendirmeler de bulunan Berlo ile Shannon-Weber’in, kodlama işlemine ilişkin yorumları; genel anlamda iletişimde,
Kodlama işlemi,
  • Konuşma ve
  • Yazma, şeklinde,

Kodlamanın çözülmesi,
  • Dinleme ve
  • Okuma, şeklinde dikkat çekmektedir.

Bu sürece ilave olarak David Berlo,
  • Düşünme ve akıl yürütmeyi belirtmektedir.

Kodlanarak gönderilen mesaj, beş duyu organı ve gerekli teknoloji sayesinde çözülerek anlamlandırılmaktadır.

Kanal [Channel]

İleti taşıyan sinyaller gönderenden-kaynaktan hedef kişi ya da kitleye kanal aracılığında iletilir. İletişim sürecinin tamamlanması aşamasında, gönderilen mesaja karşılık alıcı da kanal aracılığıyla geri bildirimde bulunur.

İletişim araçları, bir işi başarmanın veya taşımanın vasıtaları, birer iletişim kanalıdırlar. İnsanların üzerinde hem fikir olduğu en çarpıcı ortak araç dildir.

J. Fisk kanal olarak kullanılan iletişim araçlarını üç kategoride toplayarak incelemiştir;

  • Araç iletişim kuranın kendisidir. Ses, yüz, beden, sözcükler, jest ve mimikler,
  • İletişim kuran tarafından hazırlanan yayınlar,
  • Mekanik iletişim araçları. Yazılı ve görsel medya araçları.
Sürekli gelişen teknolojiye paralel olarak iletişim araçlarında da hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Her yeni iletişim aracı bir diğerinin yerini almaktan çok tamamlayıcı bir özellik taşımaktadır.
Günlük yaşantıda modern iletişim imkanlarının yanı sıra, ilkel ve fakat temel yöntemlerin daha etkin kullanıldığı görülmektedir. Beden Dili olarak adlandırılan jestler, mimikler, bedensel duruş, bakışlar yüzyıllardır ve günlük yaşamın hemen her alanında kullanılan yaygın bir iletişim kanalıdır.
Pek çok ileti danslarla, gösterileriyle kitleleri eğlendirmiş ve etkilemiştir. Bu açıdan bakıldığında, mizah ve estetik anlayışımıza göre biçimlendirilen geleneksel Türk gölge oyunu Hacivat ile Karagöz bir iletişim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Geri Bildirim [feed-back]

Çok yönlü bir süreç olan iletişimin devamını etkileyen önemli bir başka özellik, alıcının kodlanan mesajı çözüp değerlendirmesinden sonra yeni bir mesaj kodlaması ve geri bildirim (feed back) yapmasıdır. Mesajın alıcıda yarattığı etki ve alıcının iletişime katılarak aldığı yer ancak geri bildirimlerle açıklık kazanır.

Geri bildirim içinde, iletişim konusunda olumlu özelliklerin olması önyargısız, içten, duyarlı, empatik ve samimi davranılması, mesajın anlaşılmasına ve iletişimin gelişmesine imkan verir. Geri bildirimin kalitesi, iletişimin hem devamını, hem de yönünü belirler. Geri bildirim alıcı kişinin kaynak kişi karşısındaki konumunu açıklığa kavuşturur. Alıcı hem sözlü dilini, hem de beden dilini iletişimi destekleyecek şekilde kullanır.

Çoğu insan iletişimi, mesajı karşısındakine ulaştırma olarak görmektedir. Oysa iletişimin temel özellikleri arasında belirtildiği gibi, iletişim iki yönlü bir süreçtir. Özellikle ağızdan (yüz-yüze) iletişimde bu çok belirgindir. Karşılıklı iletişim süreci içerisinde anlam, bir zihinden ötekine iletilen elektrik gibi değildir; iki zihnin bir araya gelmesiyle oluşan manyetik bir alandır. Aktif dinlemede sıklıkla kullanılması gereken Geri Bildirimin amacı karşımızdakini anlamaktır.

İletişimin karşılıklı bir etkileşim olduğu dikkate alındığında, tarafların sürece olan katkıları da önem kazanmaktadır. Bu katılımla birlikte iletişim, tek yönlü pasif bir monologdan, dönüşümlü bir karşılıklı diyaloga; tek düze bir yapıdan, dinamik bir sürece dönüşecektir.

Bütün iletişimlerde mesajı gönderen (kaynak) kişinin en çok ilgilendiği konu, geri bildirimdir. Mesajın alıcıda yarattığı etki ve alıcının iletişime katılarak aldığı yer ancak geri bildirimlerle açıklık kazanır.

Geri bildirim verilen mesajların kullanılmasına imkan sağlar. Bu durum dersler ve seminerler sırasında açıkça görülür. Dinleyicilerin bir toplantıdan yararlanma düzeyi verdikleri geri bildirimlerde yatmaktadır. Bir sınıf ve eğitim grubu konuya ne ölçüde istekle katılırsa, anlatılanlardan o ölçüde yararlanılır. Kişisel gelişmeye kapalı olan kimseler aldıkları bilgiden nasıl yararlanabileceklerini değil, bu bilginin hangi durumlarda işe yarayacağını düşünürler. Bu tür kişiler eğitim programlarından yeterince yararlanamazlar.

Artan sayıda Amerikan firması 360 derecelik geri iletimden faydalanıyor; işgörenler hakkında çalışma arkadaşları tarafından örgütsel yapıda aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı giden değerlendirmeler yapılıyor. Bunlar örgütteki herkese gerçek bir iletişim ve katılım duygusu kazandırıyor, motivasyonu ve güvenliği artırıyor. Aynı süreç kişisel ilişkilere de nüfuz ediyor.

En seri ve sağlıklı geri bildirim yüz yüze iletişimde gerçekleşir Karşılıklı iletişimde alınan geri bildirimlere göre yeni mesaj oluşturulur. Geri bildirimin hazırlık aşamasında sözsüz iletişim sinyalleri karşılıklı eğilim(ler)i ifade eden ipucu özelliği taşır.

Söylemek istediklerini iyi ifade edebilen kişinin, söyleyecekleri hakkında kafasında açık bir fikir vardır. Bu durum karşılıklı iletişime netlik kazandıracak ve kişi geri bildirime açık olacaktır. Alıcıdan gelen geri bildirim, bir sonraki iletişim sürecini daha etkili ve sağlıklı bir düzeye taşıyacaktır. Kişinin vermek istediği düşüncenin karşısındaki tarafından kavranıp kavranmadığını ölçen bir mekanizma işlevini yerine getirmektedir.

Kuşkusuz karmaşık ve alışılagelmedik düşüncelerle ilgili konularda iletişimde bulunan kişilerin kaynak ve hedef konumlarının dönüşümlü olarak birçok kez değişmesi ve geri bildirim sürecinin yinelenmesi gerekir. Ancak iletişim neyle ve hangi durumla ilgili olursa olsun, kişilerarasında geri bildirim süreci tümüyle ortadan kalktığı zaman iletişim de sona erer.

Geri bildirimin etkili olabilmesi; kapsamlı, belirgin, düzeltici, destekleyici ve zamanında olmasıyla yakından ilgilidir.

Ortam - Gürültü

İletişim sürecini gerçekleştiği ortamdan ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Ortamı etkileyen en önemli özellik gürültüdür. Mesajın gönderilmesine müdahale eden her hangi bir dış etkeni ifade etmektedir. Sürecin hemen her aşamasında ortaya çıkabilir. Gürültü çoğaldıkça iletişim zorlaşacaktır.

Gürültü” anlam olarak ele alındığında, süreci olumsuz yönde etkileyen, içten gelen semantik(anlamaya dayalı) ve mental(zihinsel) bir direnme, önyargı, öfke, ilginin dağılması şeklinde olabileceği gibi, dışarıdan gelen -fiziksel nedenlere bağlı- bir engelleme şeklinde de olabilir.4

Duygu halinin değişimi, hem belirli bir olay sonrası hem de uzun dönemde, tümüyle insanın kafasındaki düşünce dünyasının düzenlemelerine bağlıdır. Duyguların değişimi için dış çevrenin (başkalarının davranışlarının) düzenlenmesi yerine, iç çevremizin (düşüncelerimizin) düzenlemesini yapmak daha kolaydır.

Dinleme ile işitme kavramlarının birbirinden farklı anlamlara geldiği, gürültünün algılanması ve tanımlanması aşamasında belirginleşmektedir. Ortamdaki seslerin varlığını dinlediğimizde net olarak algılamakla birlikte, öncesinde işitiliyor olması dolaylı da olsa iletişim sürecine etki de bulunacaktır.

Odada bulunan mekanik bir ses, havaalanı ve/veya demiryoluna yakın yerleşim bölgeleri ilk etapta rahatsız edicidir. Zamanla gürültüye alışıldığı sanılır. Örneğin, yüksek seviyeli müzik yayını yapılan ortamda gürültüye bir müddet sonra alışılsa da, bu durumun iletişim sürecine olan olumsuz etkisi engellenemez. Fiziki ortamdaki bu tür seslerin varlığı ile, içimizden gelen ve tanımlanmasında zorluk çekilen duygu ve düşüncelerin sürece etkileri bakımından benzerlikler görülmektedir. İnsanlar içinde bulundukları ruhsal durumun her zaman farkında değildirler. Moral bozukluğu, aşırı yorgunluk, üzüntü, karamsarlık benzeri birey merkezli faktörler süreci olumsuz yönde etkilemektedir.

Gürültünün nedenleri aşağıdaki gruplar halinde sınıflandırılabilir;
Fiziksel gürültü kaynakları;
Uçak sesi, Radyo-Tv yayınlarında bozulma, tanımlanamayan yazım karakterleri, farklı bilgisayar yazılım ve programları,

Fizyo-nörolojik gürültü kaynakları;
İşitme, görme bozukluğu, zihinsel engeller,

Psikolojik Kaynaklar;
Aşırı heyecan ve sevinç, korku, önyargılar,

Toplumsal-Kültürel kaynaklar;
Tarafların bilgi düzeyleri,
Kültürel yaşamdan kaynaklanan farklılıklar,

Yukarıda sıralanan Fiziksel Gürültü dışındaki diğer gürültü kaynakları global bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde; bugün dünyanın bir çok bölgesinde yaşanan –özünde iletişim bozukluğu bulunan- çatışmaların aşılması, ancak ve ivedilikle evrensel nitelikli temel insani, ahlaki ve farklı inançlara dayalı ortak değerlerin öne çıkarılmasıyla mümkün olabilir.