Bugün tüm Dünyada 21 Mayıs Dünya Süt Günü olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı Uluslararası Sütçülük Federasyonu 1956 yılında almış olduğu karar doğrultusunda 21 Mayıs gününün bütün üye ülkelerde Dünya süt Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır. Ülkemizde de 1991 yılından itibaren 21 Mayısın Dünya Süt Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.

Süt, canlının yaşayabilmesi, gelişebilmesi ve verimli olabilmesi için gerekli besin öğelerini bileşiminde yeterli ve dengeli bir şekilde içeren kusursuz bir gıda maddesidir.
Birçok gıda maddesi canlının ihtiyaç duyduğu besin elementlerinin sadece bir bölümünü karşılar. Örneğin ya karbonhidrat, ya da protein yönünden zengindir. Yani tek yönlü bir gıdadır. Oysa süt bütün besin maddelerini, ayrıca vitaminleri, enzimleri ve daha birçok maddeleri hem yeterli miktarda, hem de dengeli bir oranda bulunduran tek gıda maddesidir. Sütün yapısında bulunan bu besin öğelerinden pek çoğu (laktoz, kazein gibi ) doğada sütten başka bir gıdada bulunmazlar.
Başta gelişme çağındaki çocuklar olmak üzere, herkesin vücudu için gerekli olan süt, vazgeçilmez tek besin kaynağı olma özelliğine sahiptir.
Süt, yapısındaki kalsiyum ve fosfor ile kemiklerin ve dişlerin gelişmesini sağlar. Bünyesindeki şeker ise beyin ve sinir sisteminin daha iyi çalışmasını sağlar. Ayrıca; bağırsak kanserini önleyici etkisi, kalp ritmini ve kan basıncını aşağı çekerek yüksek tansiyon riskini azaltması, vücuttaki kolesterol düzeyini düşürerek kilo kontrolü sağlaması, yaraların çabuk kapanmasına yardımcı olması dolayısıyla yaşamımızda vazgeçilmez bir besin maddesidir.
Süt karbonhidratı laktoz, süt enerjisinin kaynağıdır. Laktoz, beyin ve sinir hücrelerinin oluşumunda, bağırsak hareketlerini düzenlemede yardımcıdır. Uygun ortam (pH) sağlayarak faydalı bağırsak bakterilerini geliştirir. Süt içme alışkanlığı olmayanlarda hafif mide bulantısı, karında gaz, midede ekşime ve hafif ishal görülebilir. Bu bulgular süt içmeye devam ettikçe geçer.
Süt yağı, önemli bir besin ve enerji kaynağıdır. Kısaca A D E K olarak bildiğimiz yağda eriyen vitaminlerin emilimini sağlar. Özel durumlarda ve yetişkinlik çağında yarım yağlı ya da yağsız süt de tüketilebilir. Süt yağında bulunan yağ asitleri, özellikle çocukların sinir sistemi ve zekâ gelişimini olumlu yönde etkiler.
Süt, kalsiyum, fosfor, iyot, sodyum, magnezyum gibi mineraller yönünden zengindir ve hiç bir besinde olmadığı kadar fazla ve kullanılabilirliği yüksek kalsiyum mineralini içerir. Kalsiyum, fosfor ve magnezyum kemik dokusunun temel bileşenidir. Çocukluktan yirmi- yirmi beş yaşına kadar dengeli beslenme ile kemik mineral dokusu artar. Yaşlılıkta ise hareketsizlik ve hormonal dengenin değişimine bağlı olarak kemik mineral dokusu azalır. Kalsiyum, fosfor ve protein içeriği zengin olan süt, çocukluk ve gençlikte kemik dokusunun gelişimini sağlar, yaşlılıkta ise kaybı azaltır. Süt proteini, kalsiyum emilimini arttırdığı gibi, kemik dokusu hücrelerinin oluşumunu sağlar. Süt karbonhidratı olan laktoz da ince bağırsaklardan kalsiyum emilimini arttıran önemli bir faktördür.
Süt, büyüme ve gelişmeyi, besin öğelerinin vücutta elverişli kullanılmasını, sinir sisteminin fonksiyonlarının yerine getirilmesini, vücut direncinin gelişmesini ve kan yapımında fonksiyonu olan çok sayıda vitaminleri içerir.
Bu gibi nedenlerden dolayı büyüme ve gelişme çağında olan çocukların, gençlerin, anne adaylarının, yaşlıların, süt ve süt ürünlerini dengeli biçimde tüketmeleri gerekmektedir.
Ülkemizde bebeklik çağında vazgeçilmez bir gıda olarak tüketilen süt, yıllar geçtikçe yerini başka besinlere bırakmakta ve ne yazık ki gerektiği kadar tüketilmemektedir, bu da ilerleyen yaşlarda kemik erimesi başta olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkartmaktadır. Bu nedenle günde en az bir bardak süt içmelisiniz. Kahvaltıda peynir, tereyağ; ara öğünlerde ise gazlı içecekler yerine ayran içmeli, yoğurt ve dondurma yemelisiniz.
Çiğ sütün içme sütü olarak tüketilebilmesi için; bileşim açısından fazla bir değişikliğe uğramadan insan sağlığı açısından güvenli bir gıda haline getirilmesi gerekir. Bunu sağlamanın yolu ise sütün doğru işlenmesinden geçer. Bu şekilde Pastörize sütler ve UHT sütler elde edilmektedir.
Pastörize sütler, kaynama derecesinin altında belli bir sıcaklıkta (minimum 63 derecede) ısıtılıp, bu sıcaklıkta kısa bir süre tutulup geri soğutulması ile sütün doğal niteliklerinde değişiklikler oluşturmadan hastalık yapıcı etkenlerden tamamen, diğer zararlı etkenlerden de çoğunlukla arındırılarak elde edilmiş sütlerdir. Pastörize sütler cam şişe veya plastik torbalarda ambalajlanarak satışa sunulmaktadırlar ve soğukta muhafaza edilmek kaydıyla dayanma süreleri iki gündür.
Tüketiciler tarafından sterilize, kutu ve UHT olarak tanımlanan uzun ömürlü sütler ise özel teknolojik işlemler ile 135-150 derecede 2-4 saniye tutularak içlerinde sütün bozulmasına yol açan ve hastalık yapan etkenlerin tümü yok edilmiş bir süttür. Aseptik koşullarda doldurulan karton kutularda piyasaya arz edilen uzun ömürlü sütler, soğuk zincire gerek kalmadan dört aya kadar dayanabilmekte ve kesinlikle katkı maddesi içermemektedirler.
Sokak sütü ise gelişmiş ülkelerde olmayan, ancak ülkemizde yaygın olan bir tüketim şeklidir. Tüketicinin önemli bir kısmı sokak sütünü saf, taze ve doğal olduğu yanılgısıyla tercih etmektedir. Oysa sokak sütleri denetimden uzaktır ve dayanma sürelerinin artırılması için içine karbonat, soda gibi birçok zararlı madde katılabilmekte, yağı alınarak yerine su eklenmek suretiyle hile yapılabilmektedir. Yine bu sütlerin denetimi olmadığından yapısında antibiyotik ve antiparaziter ilaç gibi veteriner ilaç kalıntıları olabilir ve her türlü mikroorganizmayı içerebilmektedir. Brusella, tüberküloz (verem), tifo, paratifo, şarbon, sarılık gibi hastalık etkenleri sokak sütünden insana geçebilen hastalıklardır.
Süt, yapısı gereği mikroorganizmalar için uygun bir ortam olduğundan çok kısa süre içersinde bozulabilmekte ve sağlığımız için tehlikeli olabilmektedir. Çiğ sokak sütlerinde soğuk zincir korunamadığından tüketiciye ulaşıncaya kadar geçen taşıma sürecinde toplam bakteri yükü artmakta, bunun sonucunda ısı ile yok edilemeyen toksinler oluşabilmektedir.
Kaynatarak sütün içindeki mikroorganizmaların yok edildiği düşünülse de bazı mikroorganizmaların ancak üremesi durdurulabilir. Sütün mikrobiyolojik açıdan sorunsuz hale getirilebilmesi, süt kaynamaya başladıktan sonra en az 10-15 dakika bu işleme devam etmekle mümkün olabilmektedir. Bu şekildeki kaynatma ise sütün besin değerini düşürür, süt vitaminlerinde % 60–100 oranlarında kayba neden olur.
Süte, hayvandan sağılıp tüketiciye ulaşıncaya kadar çevresinden, havadan, sudan, yemden, gübreden, haşerelerden, kaplardan ve insanlardan birçok yabancı maddeler bulaşabilmektedir.
Sevgili çocuklar, bu gibi sebeplerden dolayı açıkta satılan sokak sütünden uzak durmalıyız. Ambalajlı pastörize sütler veya UHT sütleri tercih etmeliyiz. İşlenmiş içme sütü satın alırken de etiketlerinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığından üretim izni olup olmadığına ve son kullanma tarihinin geçmemiş olmasına dikkat etmeliyiz.
Sadece süt alırken değil bütün gıda maddelerini satın alırken Tarım ve Köyişleri Bakanlığının üretim izni olup olmadığına, son kullanma tarihinin geçip geçmediğine, ambalajının uygun olup olmadığına bakılmalıyız.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı En İyi Denetçi Tüketicinin Kendisidir sloganıyla 14 Şubat 2009 tarihinde Alo 174 Gıda Hattını hayata geçirmiştir.Lütfen Sizlerde bilinçli birer tüketici olarak; Alışverişlerinizde Üretim izinsiz, son kullanma tarihi geçmiş ürün satan ayrıca temiz ve hijyenik olmayan yerler gördüğünüzde ihbar ve şikayetlerinizi 174 Alo Gıda Hattına yapabilirsiniz.
Merkezi Ankara’da bulunan Alo Gıda çağrı merkezine yapılan başvurular ilgili Tarım İl müdürlüklerine yönlendirilmektedir. Tarım İl Müdürlüğü gıda denetim ekipleri tarafından 15 gün içinde denetimler yapılmakta ve denetim sonucu sisteme girilerek şikayetçi bilgilendirilmektedir.
Sonuç itibariyle sevgili öğrenciler süt “Doğanın insanlara armağanı olan mükemmel bir besin maddesidir. Dünyaya yeni geldiğinizde ilk tanıştığınız sütten yaşamınızın ilerleyen dönemlerinde de kendinizi mahrum bırakmayın.
Evet, sevgili çocuklar Yüce Önderimiz ATATÜRK’ÜN “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” sözünden hareketle Süt için, süt içirin! Sağlıklı olun, sağlıkla kalın.
Arzu SOYAK
Ziraat Yüksek Mühendisi
Tekirdağ Kontrol Şube Müdürlüğü